Ergenlik dönemini üç sınıfta inceleyebiliriz. İlk, orta ve geç ergenlik dönemi. İlk ergenlik dönemi 11-15 yaş, orta ergenlik dönemi 15-17 yaş, geç ergenlik dönemi ise 17-21 yaşları arasındadır. Ergen psikolojisi , geçirdiği sürece bağlı olarak biraz sarsıntılı bazı durumlarda ise problemli bir durumdur. Ergen psikolojisi nde önemli olan, ergenlik döneminde ortaya çıkan cinsel kimlik, kişilik gelişimi ve duygusal değişimlerin farkındalık bilinci ile dikkate alınmasıdır. Ergenlik döneminde, öfke, saldırganlık, cinsel problemler, kimlik bunalımı, okul ve arkadaşlarla ilişkiler konularında problemler yaşanabilir. Bu gibi durumlarda ergen psikolojisi uzmanı bir ergen psikoloğundan destek almak en doğrusu olacaktır.
İlk dönem olan 11-15 yaş döneminde fiziksel değişimler ve buna olan ilgi ön plandadır. Ergenin temel ilgi odağı vücududur. sürekli kendi bedenini inceler.
Orta dönem olan 15-17 yaşlarında; Ergenin temel odak noktası artık özerkliğidir. Aileden bağımsız kararlar alıp uygulamak ergen için önemli hale gelmiştir.
Geç dönem olan 17-21 yaşlarında ise; Ergen, yetişkinlik dönemi görev ve sorumlulukları ile tanışmaya başlar. Evliliğe yönelik düşünceler gelişebilir. Üniversite, çalışma ve iş hayatına yönelik adımlar atılabilir.
17 yaş, orta ergenlik döneminin artık sonudur. Bu dönem ergenliğin başından beri yaşanan duyguların, ailenin yönlendirmelerinin, çevreyle kurulan özdeşimlerin harmanlandığı ve kişinin kendine özgü olgular oluşturduğu dönemdir. Bu yaşla birlikte birey artık bir yetişkin sayılmaktadır.
Fiziksel değişimler kız çocuklarında artık son derece yavaşlamış, erkeklerde ise belirli oranda hala devam etmektedir ancak eskisi kadar hızlı değildir. Bu dönemle birlikte artık kişiler kendi kimliklerini kazanmaya başlamışlardır. Bu yaş döneminde karşı cinsle daha olgun ve ciddi ilişkiler yaşanmaya başlar.
Gençler için bu dönem hayatlarının nasıl şekilleneceği konusunda çok önemli bir dönemdir. Üniversite sınavı ile geleceklerine yönelik çok büyük bir yol ayrımına gelmiş bulunmaktadırlar ve onlar da bunun farkında olarak son derece yoğun kaygı yaşamaktadırlar.
Kendileri de bu dönemle birlikte sosyal çevrelerinin değişeceğini farkına varmışlar ve bunun burukluğunu yaşamaktadırlar. Artık geriye dönüp kendilerini değerlendirebilir ve geçirdiği dönemlerin mantıklı bir şekilde gözden geçirip eriştikleri olgunluk düzeyinin farkına varırlar.
Aile ile var olan çatışmalar önceki dönemlere göre artık azalmıştır çünkü birey artık duygularını ve düşüncelerini daha mantıklı şekilde yönetebilmeyi öğrenmiştir.
Bu dönemden sonra kişi, ergenlik döneminin temel sorusu olan "ben kimim" sorusunun net bir cevabı olmadığını ve ömür boyu bu soruya bir cevap arayacağının farkına varacaktır.
15 - 17 yaş arası, gençlerin düşünme şeklinin, duygularının ve diğerleri ile ilişki kurma yollarının değiştiği çok önemli bir dönemdir. Ayrıca bu yaştaki gençler, fiziksel anlamda da büyük değişimler yaşarlar. Vücutları ve görünümleri çocukluk çağını tamamıyla ardında bırakır. Birçok kız çocuğu, ergenliğe girdikleri andan itibaren hızla gelişir ve fiziksel erişkinliğe erişir. Ancak erkek çocuklar 15 - 17 yaş aralığında gelişmeye devam ederler. Bu yaştaki çocuklarda fiziksel görünümleri ile ilgili olumsuz düşünceler oluşabilir. Kiloları ya da boyları ile sıkıntılar yaşayabilirler. Özellikle kız çocuklarında yeme bozukluklarına rastlanabilir. Ayrıca bu yaştaki gençlerin karakterleri ve düşünceleri şekillenmeye başlar. Arkadaş ilişkileri ve düşünceleri çok önemli olsa da kim olduklarını ve kendilerine ait görüşleri ve değerleri daha öne çıkmaya başlar.
Anne babaların çocuklarıyla ilgili en çok kaygılandığı konuların başında ergenlik geliyor. Gerçekten de ergenlik dönemi hem gencin kendisi, hem de ailesi için büyük değişimler ve iniş çıkışlar içeren çalkantılı bir dönemdir. Çoğu zaman sancılı geçen bu dönemde ailelerin bu durumla başa çıkmakta zorlanması normaldir.
Bu dönemde gençler bir tür kimlik arayışı ve kendini tanımlama çabası içine girerler. İlgi alanları değişir, dış görünüşlerine olan ilgileri ve bu konuyla ilgili kaygıları artar, daha fazla kişisel alana ihtiyaç duyarlar. Hormonların etkisiyle fiziksel olarak hızlı bir gelişim gösterdikleri gibi değişen duygusal ve sosyal ihtiyaçlarıyla da mücadele halindedir.
Tüm bunların tetiklemesiyle etrafındaki yetişkinlerle çatışmalar görülür. Okul ve derslerle ilgili sorumluklarını yerine getirmemeye, arkadaşlarını ve romantik ilişkilerini her şeyin önüne koymaya ve asi tavırlar sergilemeye başlarlar. Sık sık öfke patlamaları, ağlama krizleri, aşırı sosyalleşme çabası ya da tamamen içine kapanma gibi davranışlar yaşanır.
Aslında bu çatışma halinin tüm yükünü ergenlere ve ergenliğe atmak doğru değildir. Bu dönemde pek çok ebeveyn evlatlarının büyümekte olduğu gerçeğini kabul etmekte zorlanır ve onlara çocuk muamelesi yapmaya devam eder. Seçimlerine ve kişisel alanına saygı duyulmadığını hisseden bir genç de çözümü kavga etmekte ya da ailesinden uzaklaşmakta bulur.
Her şeyden önce ailelerin bunun normal ve geçici bir süreç olduğunun farkında olması ve ona göre davranması önemlidir. Sorunsuz ergenlik diye bir şey yoktur. Ebeveynlerin, bunun gelişim sürecinin son ve biraz karmaşık bir parçası olduğunun bilincinde olması süreci her iki taraf için de kolaylaştıracaktır.
Ergenlik dönemini mümkün olduğunca az hasarla atlatmak için aşağıdaki konulara mutlaka dikkat edilmelidir:
Çocuklarınızın endişelerini anlamak için onlarla konuşun. Bir sıkıntıları varsa anlamaya çalışın. Hareketlerini ve düşünce stillerini gözlemleyin. İntihar gibi olumsuz düşünceleri varsa hiç vakit kaybetmeden bir profesyonelden yardım alın.
Tüm bunlara rağmen ergenliğin getirdiği sorunlarla başa çıkmak güçleşebilir. İletişim kanallarının tıkandığı, gencin kaygılarının kontrol edilemez bir noktaya geldiği durumlarda psikolojik destek almak hem ailenin yaşam kalitesini iyileştirmek, hem de sorunların uzun vadeye yayılmasını ve kronikleşmesini önlemek adına önemlidir. Destek almak için Uzm. Dr. Zehra Babadağı kliniği ile iletişime geçebilirsiniz.